Türkiye değişiyor. Bunun göstergeleri her gün önümüzden akıp geçiyor. Bunlardan belki de en önemlisi; artık büyük şirketlerin üst yöneticilerinin de ‘metro’ kullanıyor olmasıdır.

Aslında bu birçok anlamda büyük bir kırılma…

Bu kırılmalar;

  • Yaşadığı kenti ve insanları hissedebilmek… Bu içinde yaşadığı zamanla senkron yaşamak anlamına geliyor.
  • Otomobillerin bir statü göstergesi olmaktan çıkıp, bir araç haline gelmesi anlamına geliyor. Yöneticiler araçlarını ne kadar az kullanırsa, çalışanların çoğunluğu da araç bağımlılığından kurtulur anlamına geliyor.
  • Ofis mantığını da değiştiriyor. İş çıkış saatleri kabusu yaşanmıyor…

Metroda yolculuk etmenin daha fazla olumlu katkıları mutlaka vardır. Ancak sadece yukarıdakiler bile hem kurumlara, hem de kente büyük katkıdır.

Bu küçük ama büyük katkılar, aslında yaşam biçimindeki değişimlerin işaretidir. Ve büyük değişimler, yaşam biçimlerindeki bu küçük değişimler ile gerçekleşebilir.

Dünyanın geldiği noktada değişimin kaçınılmaz olduğu alanların başında ofis anlayışları geliyor. Nasıl ki, bundan birkaç yıl öncesine kadar, araba ile işe gitmekten kimse vazgeçemez diye düşünmüş isek, bugün de sanal ofise, hazır ofise mesafeli duranlar, yarın geç kaldıklarını, gereksiz yükleri yıllarca taşıdıklarını anlayacaklar.

Evet… metroyu keşfetmek, kendinize ayırdığınız zamanı arttırmak anlamına geldiği gibi, kullandığın kadarına bedel ödediğin hazır ofislerde, çalışma hayatı kalitesini arttırmak anlamına geliyor.

Metro deyip geçmemek lazım…